Tasyaka Mahallesi Deliktas Mevkii 218/11 sok. No: 20/6 Fethiye Mugla
05323667378
Tanısal Testler
Kardiyometabolik DeÄŸerlendirme
Kardiyovasküler hastalık Amerika BirleÅŸik Devletlerinde hem erkek hem de kadınlarda tüm ölümlerin %30'unun sebebi olup yılda 600,000 ölüm ile en önde gelen ölüm sebebidir. Tüm dünyada inme en önde gelen ölüm sebebidir. Amerikalıların yaklaşık yarısı yüksek kan basıncı, yüksek LDL kolesterol seviyesi ve sigara içme gibi en çok bilinen risk faktörlerinden birisine sahip olup, birçoÄŸu diyabet, obezite, sedanter yaÅŸam stili, kötü diyet ve aşırı alkol kullanımı gibi önemli risk faktörlerine sahiptir. Son zamanlarda yapılan çalışmalar kardiyovasküler hastalıklarda bağırsak problemlerinin önemine dikkatleri çekmektedir. Günümüzde kullanılmakta olan klinik uygulama klavuzları, birçok kronik hastalığın tedavisinde farmasötiklerin kullanımını önermektedir: gerçekte de yaklaşık olarak Amerikalı yetiÅŸkinlerin %60'ı 2011-2012 yılları arasında reçetelenmiÅŸ ilaçları kullanmaktaydı. Amerikalıların hayat beklenti ölçeÄŸinde 31. sırada olması ile birlikte git gide daha çok ilaç kullanmaları onları daha da saÄŸlıklı yapmamaktadır.
Kardiyometabolik hastalık riskini düÅŸürme üzerine odaklanan standart bakımda lipidler ve açlık kan ÅŸekeri izlemi, her ne kadar güçlü kanıtlar olmasına raÄŸmen yine de tek baÅŸlarına yeterli deÄŸillerdir.Koroner arter hastalığından hospitalize edilen hastaların yaklaşık yarısının kabul edilebilir LDL-C seviyeleri vardır ve kan ÅŸeker düzeyleri, pankreatik β- hücrelerinin %80'i kaybolmadan prediyabetik seviyelere ulaÅŸamayabilir. Bu geleneksel yöntemlerle saptanamayan risk, kardiyovasküler hastalıkla ilgili morbidite ve mortalitenin önemli bir katkıda bulunur. Daha da ötesi statinler ve lipid düÅŸürücü ilaçlar bazı kiÅŸilerde aterosklerozun ilerlemesini durdurabilirken, hastalığın gidiÅŸatını deÄŸiÅŸtirmeyebilirler.
Bilimsel araÅŸtırmaların kesin olarak ortaya koyduÄŸu gerçek ÅŸu ki; enflamasyon ve insülin rezistansı kardiyometabolik hastalık prekürsörü olarak iskemik kalp hastalığı açısından büyük risk faktörleridir. Enflamasyon, intestinal disbiyozis, enfeksiyonlari batı tarzı diyet, yiyecek hassasiyetleri gibi bağırsak problemleri, stres, aşırı kilo, uyku problemleri, hormonal dengesizlikler ve proenflamatuvar sitokinler gibi proenflamatuvar sitokinler nedeniyle tetiklenebilir. Basit kan testleri ile bu durumlar erken olarak saptanabilir ve diet ve yaÅŸam stili deÄŸiÅŸikliÄŸi baÅŸarılabilirse, bu yüksek riskli durumlar düzeltilebilir ve birçok kronik hastalık önlenebilir veya düzeltilebilir.
Hastalığın erken sinyallerini saptamak için dislipoprtoteinemi, insülin rezistansı, enflamasyon, oksidatif ve kardiyak stress, homeostaz ve tromboz ile ilgili deÄŸerlendirmeleri yapmak gerekir.
Bağırsak saÄŸlığı ile kardiyometabolik saÄŸlık arasındaki baÄŸlantı asla görmezden gelinemez. Gastrointestinal sistem ve içeriÄŸindeki mikroplar, her gün geçmekte olan milyonlarca antijene karşı, vücudun immun siteminde önemli bir yere sahiptirler. Intestinal mikrobiotanın içeriÄŸi serum lipid seviyeleri, vücut kitle endeksi ve insülin sensitivitesini etkileyerek kardiyometabolik saÄŸlık üzerinde pozitif veya negatif etkiye sahip olabilir. Gerçekte bağırsak mikrobiotası ve metabolitleri (kısa zincirli yaÄŸ asitleri, toksinler gibi) genetik ve dietsel faktörlerden etkilenir, kiÅŸinin immun sisteminde bozulma, kardiyovasküler enflamasyon, hipertansiyon, karaciÄŸer yaÄŸlanması riskine direkt olarak etki eder ve kalp hastalığı olan kiÅŸilerde hastalığın ÅŸiddetini etkiler.
Kardiyometabolik hastalıkların kökeninde kaloriden zengin fakat besleyici öÄŸeleri az olan bir diyet yer alır. Liften, besleyici öÄŸelerden veya antioksidanlardan fakir, ÅŸekerden zengin yiyecekler enflamatuvar yiyecekler sınıfındadırlar. Basit ÅŸekerlere kolayca dönüÅŸebilen tüm yiyecekler hiperglisemiye ve insülin rezistansına yol açarlar. Rafine karbonhidratlar, bağırsakta mantar üremesine ve oksidatif strese yol açarlar, fakat liften fakir bir diyet yaralı bakterilerin azalmasına ve sonuçta intestinal disbiyoza ve hiperpermeabiliteye yol açarlar. Ä°ÅŸlenmiÅŸ gıdaların raf ömrünü uzatmak için kullanılan gıda koruyucular, söz gelimi emulgatörler, bağırsak mukozası üzerinde tahribat yapıcı etkilere sahip olup, bağırsak enflamasyonuna yol açarak obezite ve metabolik sendroma yol açabilirler. DiÄŸer taraftan, yüksek kalitede yiyeceklerden ve antioksidan içeren bir diet kardiyovasküler hastalık riskini %20 oranında azaltabilir. Bağırsak saÄŸlığını dietsel yöntemlerle, probiotiklerle, prebiyotiklerle ve yaÅŸam stilini düzeltme yöntemleri ile saÄŸlamak birçok kardiyometabolik hastalığı riskini azaltabilir.
Total kolesterol
VLDL (çok düÅŸük yoÄŸunluklu lipoproteinler), orta yoÄŸunluklu lipoproteinler (IDL), LDL (düÅŸük yoÄŸunluklu lipoproteinler), ÅŸilomikronlar, lipoprotein a (Lpa) ve HDL (yüksek yoÄŸunluklu lipoproteinler) den oluÅŸan tüm kolesterol taşıyan lipoprotein komponentlerinin serumdaki düzeyini gösterir. Kolesterol vücuttaki tüm hücre membranları için gereklidir ve önemli hormonların ve vitaminlerin üretilebilmesi için gereklidir. Bununla birlikte total kolesterol seviyesinin yüksek olması aterosklerozun baÅŸlangıcında ve progresyonunda önemli bir faktördür. LDL kolesterolü düÅŸürmeye yönelik kolesterol terapilerden ziyade artık 10 yıllık aterosklerotik kardiyovasküler hastalık riski ve diÄŸer faktörleri baz alan terapilerin risk hesaplamaları ve kılavuzları hakkında da çeliÅŸkili düÅŸünceler mevcuttur. ÇoÄŸu doktor aterosklerotik kardiyovasküler hastalık riskini azaltmak için kan kolesterol tedavisi için Amerikan Kardiyoloji Koleji veya Amerikan Kalp DerneÄŸi klavuzlarını izlemektedir. Kılavuzlar hayat stili deÄŸiÅŸikliÄŸi ve veya statinler gibi kolesterol düÅŸürücü ilaçları önermektedir.
HDL kolesterol
HDL parçacıkları baÅŸlıca karaciÄŸerde apoA-1, kolesterol ve fosfolipidlerden üretilirler. Vücuttaki fazla miktardaki kolesterolü tutup baÄŸlayarak (damarsal yapıda bulunan ve aterosklerozun oluÅŸumunda rol alan makrofajlardaki kolesterol gibi), karaciÄŸere taşıyarak ters kolesterol transportu denen sürece dahil eder ve/veya Trigliseridden zengin lipoproteinlere (VLDL, IDL ve LDL) oluÅŸumları aÅŸamasında bağışlar. HDL parçacıkları, antioksidatif, anti enflamatuvar, antitrombotik ve vazodilatatör özellikleri olan kompleks moleküllerdir ve LDL'yi oksidasyondan korurlar. HDL kolesterol HDL parçacıkları ile taşınan kolesterol miktarını gösterir ve birçok çalışma kardiyovasküler hastalık için azalmış riskin bir göstergesidir. DüÅŸük bir HDL kolesterol aynı zamanda eÄŸer Trigliserid seviyesi yüksek ise metabolik sendrom ile iliÅŸkili olabilir. Bununla birlikte çalışmalar yüksek seviyedeki HDL'nin kardiyovasküler hastalık için koruyucu bir etkisi olduÄŸunu da gösterememiÅŸtir.
Non-HDL-C
HDL kolesterol dışında kalan ÅŸilomikronlar, VLDL, IDL ve LDL den oluÅŸan diÄŸer tüm aterojenik lipoproteinler bu gruba girer. Çalışmalar non HDL kolesterolün kardiyovasküler hastalık riskini tahmin etmede LDL kolesterolden daha üstün olduÄŸunu göstermektedir. NLA tedavi yönetiminde non-HDL kolesterolün dikkate alınmasını önermektedir.
VLDL-P
Çok düÅŸük yoÄŸunluklu lipoprotein (VLDL) molekülleri karaciÄŸerde sentezlenen ve vücudun enerji ihtiyacına binaen kan akımına verilen trigliseridden zengin moleküllerdir. VLDL parçaçıkları hızla orta yoÄŸunluklu lipoprotein (IDL) ya da düÅŸük yoÄŸunluklu lipoprotein (LDL) moleküllerine dönüÅŸtürülerek ya da karaciÄŸer tarafınca kandan alınarak temzilenirler. VLDL parçacıklarının aşırı derecede konsantrasyonunun yükseldiÄŸi durumlar; Ailesel hipertrigliseridemi, ailesel kombine lipoprtoienemi, lipoprotein lipaz eksikliÄŸi veya apolipoprotein CII eksikliÄŸindir. Insülin rezistansı, metabolik sendrom ve diyabet veya östrojenler, glukokortikoidler, aşırı alkol kullanımı ve anabolik steroidler de VLDL düzeylerinin artmasına yol açabilir. Prediyabetik durumlarda VLDL ölçümleri kardiyovasküler hastalık riskini deÄŸerlendirmede kullanılabilir. Hayat stili deÄŸiÅŸklikleri (egzersizde artış, Akdeniz tarzı diyet, rafine karbonhidrat alımını azaltmak gibi), altta yatan sebebin tedavisi veya tetikleyen ajanın ortadan kaldırılması VLDL seviyelerini azaltabilir.
2) Minimal seviyede serbest gliserol etkileÅŸimi varlığı, artmış lipolizi gösterebilir. Bununla birlikte seviyeler GKD'den oldukça daha düÅŸüktür.
3) Trigliserid seviyeleri GKD'yi düÅŸündürebilir. EÄŸer serbest gliserolün diÄŸer kaynakları dışlanamıyorsa (parenteral nutrisyondaki gliserol içeriÄŸi gibi), GKD düÅŸünülmelidir. EriÅŸkinlerde bu durum pseudohypertrigliseridemi diye adlandırılan benign bir durum olarak bilinir. Bununla birlikte ciddi infantil formlarında kusma, güçsüzlük ve metabolik dekompanzasyon ve asidoz gözlenebilir
Lipoprotein Parçacıkları
CVD Metabolism/Inflammation/Oxidative Stress
High Sensitivity C-Reactive Protein
MTHFR C677T & A1298C Genotypes